Hakkımda

Fotoğrafım
Öylesine doğdu, Komik olmaya çalıştı Beceremedi. Ruhu vardı komik olan, onu kullanayım dedi Yine beceremedi. Sanat alemine girdi, tiyatro filan Onu becerdi ama bu sefere para kazanamadı. Tam böyle hayatın a.... !! diyerek küfür edecekken yazmaya başladı, şimdi becermekle uğraşıyor.

14 Mart 2010 Pazar

Bir Okul Hikayesi Bölüm (1)


Selam sevgili okurlar
Herkesin bir okul hikayesi vardır mutlaka. Yani yoksa eğer, o koca 15 yılda ne bok yaptın demezler mi adama ? derler. Ama benim anlatacak çok hikayem var. Hatta o kadar çok hikayem var ki. Okul anılarımı yazmaya karar verdikten sonra bir türlü 1ci sınıfta yaşadıklarımı bitirip, 2ci sınıfa geçemedim. Zaten hayatım boyunca 2ci sınıf ve üstü tüm sınıflardan nefret ettim. Sizde etmişsinizdir eminim.

Yani insanın kafasına ne kadar gereksiz bilgi varsa yüklüyorlar lan. Zaten çocuğuz beynimiz boş hardisk gibi ( bazılarında gb kapasitesi değişiyor tabi. ) mesela arkadaşım yavuz’un beyin kapasitesi 28 mb’yi bile geçmezken, ben onun yanında adeta aynştayn gibi kalıyorum.

Gereksiz bilgilerin öncüsü şudur hep; “ ali topu tut “
Şimdi şöyle bir gözünüzde canlandırın o an’ları. Siyah tahtaya, tozlu tebeşir ile “ cin ali “ adlı bi kaç cizikten ibaret zavallıyı düşünün. daha ayakta zor duruyor.
Sen kalk buna “topu tut ali” diyorsun.
Alla aşkına biri örtmenlere bu çelimsiz zavallının, yıllardır değil top tutmak, otsbir çekecek bile hali olmadığını söylesin lan.

Ama ilk okul bir’i çok sevdim ama be.
“Örtmenim canım benim canım benim. seni ben pek çok.pek çok severim.”
Tek sevemediğim şey’de buydu. İlk öğretilen marşımız.
Yani baştan sevgiyi aşılıyorlar, sonra dereden su getirene kadar ( ki hiç getirmişliğim yok ) dövüyorlar. Üstelik 30 cmlik tahta cetvelle. Bazılarına 50 cm lik ile vurduğunu görüyordum lan. Adamına göre muamele neymiş o zamanlar yeni tanışmıştım.

ben bu marşı ne zaman okusam, bitirdikten sonra bir alkış tufanı kopardı.
halbu ki sesim çok boktandı. Yani o kadar berbattı ki; söylerken bile kendime götümle gülüyordum. Ama salak sınıf arkadaşlarım anlayamıyordu. Beni bi tek hocam anlıyordu. O zaten sesimin ne kadar iğrenç ötesi olduğuna karne defterimde kanaat notu olarak “1” i düşerek yanıt vermekteydi.

Ayrıca sevmiyordu beni kadın. Evet ilk okul hocamın adı şermindi. Böle kilolu, tombiş yanaklı biriydi. Gözlükleri kocamandı. Yalnız onun yüzünden alfabemizde “ S “ harfi olduğunu ortaokulda öğrendim. Kadın göçmen olduğundan. “ S “ harfi yerine bize hep “ Ş “ harfi ile bi şeyler anlatmaya çalışırdı.
“ Şalak Alper, Şuratına Şçayım Alper, Şiktir git Alper “ ama çok sağlam küfür ederdi. Harbiden hakkını vermek lazım. Kişisel mahrem gelişimime erkenden kavramama neden olan faktörlerden birisiydi.

Tenefüs saatlerini acayip derecede severdim. Beslenme saatlerinde çantamdan çıkardığım elmaları, karşı sınıfın öğrencilerine acımadan atardım. O zamanların en ağır silahı karpuzdu. Evet bunu da yaptım. Evden kesmece karpuz getirdim ve 1.f sınıfına atarak okulda bomba etkisi yaratmıştım. Sadece bir karpuz saldırısı ile ilk okul 1in en popüler erkeği olmuştum. Herkesin dilinde ben vardım. Kızlar bile “A” harfini benden öğrenme isteği bahanesi ile, gelirlerdi sırama otururlardı. Aptal aptal saçımı çekerek kur yaparlardı.

O diilde su savaşları yokmuydu onun tadı bambaşkaydı lan. okula 2 tane hatta 3 sulukla giderdim. görende itfaiyecinin oğlu sanıyordu. Ama babam tekstilciydi. Sonra battı tabi.
( ne gereksiz bir adammış bu ya. Her yazımın arasına girmek zorundamısın kardeşim sen. Kınıyorum seni baba. Aklıma gelmezsen olmaz dimi. Bak şimdi tüm hevesim kaçtı. Anılarımı yazamaz oldum. yahu bok böceğini bile senden çok seviyorum.
Ama düşlerime nasıl sızma yapıyorsun, anlamıyorum ki be adam. )
neyse daraldım. Bu yazı bugünlük bu kadar kardeşler. Bir okul hikayesi eğer babam aklıma girmezse, bölüm 2 ile heyecanla devam edecek. Daha neler var neler.

Alper Aydoğmuş

Artık onun feysbok hesabı da var