Hakkımda

Fotoğrafım
Öylesine doğdu, Komik olmaya çalıştı Beceremedi. Ruhu vardı komik olan, onu kullanayım dedi Yine beceremedi. Sanat alemine girdi, tiyatro filan Onu becerdi ama bu sefere para kazanamadı. Tam böyle hayatın a.... !! diyerek küfür edecekken yazmaya başladı, şimdi becermekle uğraşıyor.

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Rakçı Çılgın Teyze


Selam sevgili okurlar

4-5 yıl önce bizim apartmanın çatı katında yaşayan tabiri caizse çılgın bi teyzemiz bulunmaktaydı.
Yaşı 50-60 arası bi şeydi
Teyzem o kadar çılgındı ki. Pirsingi, dövmeleri filan vardı. Ve evinden Alışveriş dışında fazla çıkmaz, genelde Hep yüksek ses rock müzik dinlerdi.
Özellikle Teoman’dan “daha on yedi’yi” günde ortalama 17 kez dinliyordu.
Sırf müziğin nakaratı eşleşsin diye müzik 17 kere dinlenir mi lan
Dinliyordu bu menapoz işte.
Neyse bi zamanlar bu teyzeden “gider aidatı” almak için kapısına Vurmuştum..
(vurmadan önce biraz geçmişten bahsedeyim )
Eskiden, 5 yıl önce filan mına koddum koca apartmanında yönetici olarak Beni seçmişlerdi. Bilirsiniz seçilmiş kişi olmak güzeldir her zaman. ama Apartman yöneticisi olarak seçilmek talihsizliğin daniskası be kardeşim.

Apartmanda yönetim seçimi olacak diye annem adımı kağıda yazıp Kavanoza atmış.
Üstüne kura çekme işinide kendi yapmış ve ben çıkmışım. Aha tombala.

Hala bi ibnelik var mı diye düşünüyorum ama.
Anne benden çekeceğin var. Şu yazı bitsin sorcam sana. Ananı ağlatcam Valla !

Yöneticilik çok saçma bi şeydi. ama her şeyden sorumluydun.
Mesela kapıcı gelirdi yanıma;
Kapıcı:Bana arap sabunu lazım
Ben: E siktir git arabistana ne işin var burada (dememek için kendini zor Tutardım)

Sabahları markete gidip biraz kahvaltılık alayım diye evden çıkardım merdivenleri bok götürürdü. ulan halbuki daha dün temizlenmişti. ne Ararsanız vardı.
Gördüklerimi sayayım;

- Ülker gofret kabı: ( komşunun 7 yaşında ki piç çocuğu atmıştır kesin )

- Sigara izmariti rujlu: ( sosyete Necla ablanın bu )

- Yırtık çorap: ( şevket ağabeynin. )

- Aseton kutusu: ( Necla yine mi sensin lan ? )

- Salça tenekesi ( barzo hasan bi kerede çöpünü kapının önüne atma picin cocugu )

- Sümüklü mendil ( dna testinden sonra açıklıcam )

- Pisletilip terk edilmiş bebek bezi ( apartmani bok goturuyor yemin ederim )

- Ve bi adet balgam ( sıçsaydın bari hikmet amca hı.? )

Şimdi bütün bunları gördükten sonra daha iştah kalır mı bende.?
Kalmaz tabi.
Mazlum gibi eve geri döner. bi kuru ekmeği bile zor yerdim.
En zoru ise artık bıkmıştım lan apartman giderlerinden.
Milletin kapısına gidip. sanki zorla dileniyormuşçasına aidat parasını İstiyorduk. bide haciz memuruymuşum gibi kapıyı yüzüme filan çarpıyorlardı.
Neyse işte o günlerde o çılgın teyzeye denk gelmiştim. zile bastım ve kapı Önünde bekliyorum
Müzik filan çalıyor. Yine Teomandan "daha on yedi"..
İçimden; ulan senin her yerin 17 olsa ne olur diye düşünürken.
Kapıyı açtı mübarek.

Ben: teyze aidattı yine ödememişsin

Teyze: Verdim ya 3 ay önce

Ben: iyide teyze o günden bu yana çok şey değişti. teomanın “on yedi” Parçası bile, “BEST OF THE BEST ” olarak çıkmak üzere.

( Teyze o anda çılgına döndü ve gözlerinden filan alev fışkırırcasına bana baktı. dalga geçtiğimi anladı her halde. Ama bende dayanamamıştım artık)

Teyze: dalga mı geçiyorsun sen bacaksız. ( ama bacaklarım vardı )

Ben: yok teyze ne dalgası..! ama yani sabahtan akşama kadar teoman dinleyip kafamızı sikiyorsun. icimize atiyoruz atiyoruz. ama bi yere kadar !! yeter lan gotu porsumus bir kadinsin sen kabul et.!!

Teyze: terbiyesiz edebsiz !!

Bağırmamla kapıyı yüzüme çarpması bir olmuştu.

Sonra dedim ki; “sizin ananızı avradınızı topunuzu ve bu apartmanı Yakıcam lan! ”

Alayınıza bundan sonra sömürüsü sistemi getirmezsem
Tüm giderlere vergi koyucam lan.
Arap sabunundan bile gümrük vergisi alcam
İçtiğiniz su’dan tutun, sıçtığınız boka kadar vergi alıcam.
Sçamaz hale getircem hepinizi.



Rakçı teyze 2 yıl önce taşındı ve bende 5 ay süren apartman yöneticiliğimden
“bundan sıçma vergisi alacağım” diye bina'nın duyuru tablosuna yazdığım yazı yüzünden.
Aynı gün apartmanın toplu oy birliği kararı ile kovuldum.
Neymiş ahlaksızmışım.!
Ulan ipneler aranızda hala 4 aydır kapıcı parasını bile vermeyen var . ?


Alper Aydoğmuş



23 Mayıs 2010 Pazar

Küresel Durumlar


Selam sevgili okurlar

Bugün izinli günüm, herkes çatır çatır iş'te yardırıyorken ve üstelik pazartesi sendromu buhranca yaşarken. Ben ise yeni uyandım. İlk işim direk odayı havalandırmak olur hep.
Çünkü yan odada uyuyan kardeşimin gaz salınımları her seferinde odama kadar sızar.
yani insan osurur ama bu resmen sçıo lan :s
hatta evde yaşanan tüm bu olanlar kimyasal saldırı silahına eş değer nitelikte ki doğal felaketlere yol açmakta..
Şimdi dersiniz ki “ her insan osurur ” tamam kardeşim anladım.
Oda insandır yapar böyler şeyler doğasında vardır. Ama sikerim böyle doğal olayları lan.!

Neyse tüm bunları düşünürken bi yandan da, hemen yanımda duran pencereyi
müthiş bir çeviklikle hızlaca açtım. temiz havayı doya doya soluyarak çektim içime.
Beynime oksijen gitmesi, hayatta olduğumu ve fosfor tüketiminin hala devam ettiğini,
Üstelik biyolojik olarakta nötronlarımın da eksiksiz tamamlanmış durumda hissetmemi sağlıyordu.
( Resmen fen bilimi hocası gibi döktüm içimi )

Aklıma gelmişken fen bilimi hocamdan bahsedeyim. kendisi kadındı.
Mesleği öğretmenlik olsa da aynı zamanda ilçenin feminist kadınlar derneği başkanıydı.
O kadar feministti ki, kesin hayatı boyunca kocasına bi kere vermiştir, bir daha da dokundurmamıştır. O derece.

Anlayacağınız ben ve benim gibi aynı türe sahip olan cinslerimden nefret ediyordu.
Öyle nefret çok ediyordu ki, ne kadar çalışırsak çalışalım, hatta abartıyorum derslerinde götümüzle kuş tutsakta ( ki böyle bi şeyi denedim. Resmen rezil ettim kendimi :s ) yine de sözlü notlarımız “0” olarak karnede ki yerini alıyordu.
Tek suçumuz erkek olmaktı.
Ulan bir uzvumuz var diye yediğimiz kalleşce muameleler beni delirtiyordu.
kadın ruh hastasıydı resmen.
Öyle ödevler verirdi ki, yemin ederim üniversite öğrencisi bile oturup ağlardı.
Yapamazdık çünkü. Bulamazdık cevapları hiç bi yerde.
fen bilimi ile ilgili sorular karşısında, cevap anahtarı olarak sayfalarını karıştırdığımız ansiklopediler bile kendinden utanmaya başlamıştı.
çünkü o devasa bilgi haznesi ile fen bilimi hocamızın soruları karşısında göt yemiş bülbül gibi sesini çıkaramıyordu.
Acı dolu yıllarımızdı işte..
Aslında bu kadını daha fazla yazmayada değmez ama aklıma gelmişken yazdık işte neyse


Ben belgesel seven biriyim. Bu günde neyşinıl ceğorafik’te belgesel izleyeceğim tuttu.
Olaylar kutuplarda geçiyordu. böle hayvanları konu almışlar onları anlatıyordu.
Hani siyah beyaz renkli, peltek yürüyen ufak kuşlar var ya. penguen diyoruz biz onlara.
işte onlar vardı başrolde.
Belgeseli böle aval aval gözlerle ve birazda şaşkın halde izlerken düşündüm ve takdir ettim..
Adamlar gitmişler ebesinin fizanına. bir kaç kuşun buzullarda ki fantezilerini, kıçları buz tutmasına rağmen kutup belgeseli adı altında çekmişler.
O gün hayatımda ilk defa penguen pornosu görmüştüm. Çok acayipti lan.
Böle dişi penguen üste çıkıyor, altta erkek. Eğilen kim domalan kim belli değil. Acayip bi seks anlayışları var vesselam.
Belgesel böyle hala akıp giderken
Baktım ki; aslında adamlar küresel ısınmaya getiriyorlar konuyu.

hala o cinsel temanın dumur etkisinden çıkamamışken düşündüm bi an ?
“ penguen pornosu ve küresel ısınma “

-ulan ne alaka dedim sesli olarak.?

Devamında da içimden söylendim. durmadan penguenleri gösteriyorlardı çünkü.
”hiç mi eskimo kalmadı kuzey kutbunda, birazda onları görelim” diye düşünmeme sebep olmuşlardı ki, pişman ettiler beni.
ilahi adalet tekerrür etmişti resmen, yaşadığım her olayda göt olmak artık benim kaderim mi desem, talihsizliğim mi anlamadım. Ve hiç anlamayacağım.

Bir kaç saniye sonra ekrana eskimoğları getirdiler. Ama adamlar acayip bi şeyler lan. Böle kafalarında kocaman tüylü şapkalar adeta hayvan hakları savunucularına nispet yapar gibiydiler.
He bu arada netten araştırdım ben “eskimoğ” çiğ et yiyen kişiye deniyormuş.
O zaman bunlar aygaz, tüpgaz, kömür hatta kateletik soba filan bilmiyor demek ki.
Yani bi eti kızartıp yemek varken, ne diye böyle hayvanlık yapıyorsunuz kardeşim.
Ulan hiç mi mide yok sizde. Bi kere metobolizmanız bozulur, bakteri kaparsınız.
Sağlığa zararlı şeyler bunlar.
Bu yüzden eskimoğlar hep erken yaşlarda ölüyorlar işte.
Bi gün olurda kuzey kutbuna gidersem, yemin ederim evden annemin yaptığı sultan ahmet köftelerinden götürcem alayına. Biraz ağızları tadlansın lan. Türklerin misafir perverliğini görsünler. Hatta mümkünse bi gecelik eskimoğ kızı versinler bana . Muamele nasıl yapılır öğreteyim.
neyse böylece sapık ruh halimide öğrenmiş oldunuz.

Yaşadığım bu olayların etkisinden kurtulamadan sonunda belgesel bitti.
gerçi; baştan sona karışıktı yaşananlar okuduğunuz gibi; feminist menapoz fen bilimci kadından girdik, pornocu penguenleri yazdık, çiğ et yiyen insanların hayatını analiz ettik.

Hı unutmadan söylim. eskiden bi dergide okumuştum kilimanjaro buzulu erirse, 2025 yılında insanlık sussuzluk kıtlığı ile karşı karşıya kalacak hatta mahkum olacak.
Şimdi hepinize diyorum ki;
evde ne kadar damacana varsa hepsine su doldurun
veya suculara telefon açın, eve su getirsinler
hatta iski'de tanıdığı olanlar bizzat benimle iletişime geçsinler
itfaiyecide olur..
Durum çok ciddi kardeşim.!
Ben burda felaket tellahlığı yapmıyorum.
Suçlu olan, şu penguenler



Alper Aydoğmuş

Artık onun feysbok hesabı da var


4 Nisan 2010 Pazar

Bir Okul Hikayesi Bölüm (2)


Selam sevgili okurlar

Babam yokken anılarıma devam edeyim ben.
“Örtmenim canım benim canım benim. seni ben pek çok.pek çok severim.”
Marşını ezberlemiştim artık.
tahtaya kalkmaya gerek bile duymuyordum. assolistler gibi yerimden okuyabiliyordum.
siyah önlükle müthiş bir karizmam olduğu kesindi. daha o zamanlar satanistlik olayları filan yokken, siyah önlük giyinmek ayrıcalıktı.

bazı sınıfta ki öğrenciler mavi önlüğe geçmişlerdi. Onlara azınlık gözü ile bakardık hatta. Ayrımcılık yapmaya o dönemlerde başlamıştık
Sen siyahsın zencisin. Sen mavisin beyazsın hesabı. O çük kadar aklımızla mantıksal ayrımcılığı bu kadar fikir edebilirdik. (Çok şey beklemeyin.)
Tabi bu çatışma 1 yıl sürmüştü. sonra bizde mavi önlüğe geçip beyaz adam oluvermiştik.
Eski Beşiktaşlı zenci futbolcular; fani madida, les ferdinand, ve febeli uche, artık yalnızlardı.

Sınıfta onur verici bi lakabım vardı > “Piç”
Annem babam olmadığından değil.Neyse ki yaşıyorlar.
O zaman haylazlık konusunda üstüme olmadığından “piç nerde” dediklerinde parmakla gösterilirdim. ( Yinede parmakla gösterilen orospu çocuu olmaktan iyidir değil mi ? )
bu yüzden hiç gocunmazdım.
Şımarık olmak ayrıdır.Haylaz olmak farklıdır. Ben haylaz olandım.
Şımarık olanlar, ayşe ile ip atlayanlar ve ali ile top oynayanlar olarak 2 tür gruba ayrılırlardı. bunlar boşa fotosentez tüketen aptal,salak,mal,öküz arkadaşlarımdan ibaretti.
Haylaz kişinin kafası nerde pislik var ona çalışır.
Bu yönümle ne kadar övünsem azdır aslında. neler yapardım anlatayım;
- 90 model fuji fotograf makinam ile 1ci sınıfta ki sınıf arkadaşlarımın resmini çeker, 5 krş tan satardım (erotik olanlarıda 10 krştan. alıcı çıkıyordu valla)

- Futbolcu kağıtları karşılığında erenin sevgilisini dudaktan öpmüştüm

- Erenin sevgilisine futbolcu kağıtları karşılığında öpmeme izin verdiğini söyledim
( ispiyoncu olmak güzeldir arada. O günden sonra emre bir daha sınıfa gelemedi. Ve ben erenin sevgilisini her gün öptüm )

- Misketlerimi okula getirirdim. yapmadığım ödevlerimi, sınıfta ki sözde zeki olan arkadaşlarıma yaptırır. karşılığında dombili misketlerden verirdim ( ama bazıları çakmaydı )

- beslenme çantamda ki köy peynirini, “italyan peyniri aslında bu” diye arkadaşlarıma anlatır. Uluslar arası karizma kazanırdım.

- defterime kadınların memelerini cizer, minik abaza arkadaşlarıma kadınların nasıl bi yaratık olduğunu anlatmaya çalışırdım. Gördüklerinde çoğu tiksiniyordu o zamanlar. Ama ben
hayranlıkla bakıyordum.

- örtmen imzasını taklit edebildiğimden. başarılı ödev diye imzalanmış defterleriyle, bi çok arkadaşımın akşam eve huzurla gitmesini sağlardım.

- kantin önünde, genelde hep arkalarda olurdum. kızlara yol verirdim. fordçuluğa ilk adımlarımdı.

- sahte vhs video kasetlerimi, orijinal diye okulda ki saflara satardım
( çok iyi para kırmıştım valla )

- her tenefüste ayşe ip atlarken götüne bakardım

- hademe amca tuvaleti temizler, ben hep içine sıçardım. tabi sonra hep peşimden kovalardı
(çok dövdü beni o.ç)

- örtmen ders yapmasın diye, tebeşirleri hep çöpe atardım. Ama nalet olasıca cebinde hep yedeğini taşırdı.

-sırf okuldan kaçmak için bilerek altıma işedim. hoca eve gönderdi
2ci kez bunu yaptığımda yemedi alçak kadın. Kaldım aldım öyle leş gibi

- kedi getirmiştim sınıfa. ama cidden getirmiştim. Adı tekirdi. Sınıfta hoca balık beslerdi. Ertesi gün okula geldiğimizde, artık beslenen balıklar yoktu. Ve hoca çığlık atarak seslendi

- ALPERRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR !!!
( n pim lan hayvan sever biriyim ben :s )

Alper aydoğmuş

Artık onun feysbok hesabı da var

14 Mart 2010 Pazar

Bir Okul Hikayesi Bölüm (1)


Selam sevgili okurlar
Herkesin bir okul hikayesi vardır mutlaka. Yani yoksa eğer, o koca 15 yılda ne bok yaptın demezler mi adama ? derler. Ama benim anlatacak çok hikayem var. Hatta o kadar çok hikayem var ki. Okul anılarımı yazmaya karar verdikten sonra bir türlü 1ci sınıfta yaşadıklarımı bitirip, 2ci sınıfa geçemedim. Zaten hayatım boyunca 2ci sınıf ve üstü tüm sınıflardan nefret ettim. Sizde etmişsinizdir eminim.

Yani insanın kafasına ne kadar gereksiz bilgi varsa yüklüyorlar lan. Zaten çocuğuz beynimiz boş hardisk gibi ( bazılarında gb kapasitesi değişiyor tabi. ) mesela arkadaşım yavuz’un beyin kapasitesi 28 mb’yi bile geçmezken, ben onun yanında adeta aynştayn gibi kalıyorum.

Gereksiz bilgilerin öncüsü şudur hep; “ ali topu tut “
Şimdi şöyle bir gözünüzde canlandırın o an’ları. Siyah tahtaya, tozlu tebeşir ile “ cin ali “ adlı bi kaç cizikten ibaret zavallıyı düşünün. daha ayakta zor duruyor.
Sen kalk buna “topu tut ali” diyorsun.
Alla aşkına biri örtmenlere bu çelimsiz zavallının, yıllardır değil top tutmak, otsbir çekecek bile hali olmadığını söylesin lan.

Ama ilk okul bir’i çok sevdim ama be.
“Örtmenim canım benim canım benim. seni ben pek çok.pek çok severim.”
Tek sevemediğim şey’de buydu. İlk öğretilen marşımız.
Yani baştan sevgiyi aşılıyorlar, sonra dereden su getirene kadar ( ki hiç getirmişliğim yok ) dövüyorlar. Üstelik 30 cmlik tahta cetvelle. Bazılarına 50 cm lik ile vurduğunu görüyordum lan. Adamına göre muamele neymiş o zamanlar yeni tanışmıştım.

ben bu marşı ne zaman okusam, bitirdikten sonra bir alkış tufanı kopardı.
halbu ki sesim çok boktandı. Yani o kadar berbattı ki; söylerken bile kendime götümle gülüyordum. Ama salak sınıf arkadaşlarım anlayamıyordu. Beni bi tek hocam anlıyordu. O zaten sesimin ne kadar iğrenç ötesi olduğuna karne defterimde kanaat notu olarak “1” i düşerek yanıt vermekteydi.

Ayrıca sevmiyordu beni kadın. Evet ilk okul hocamın adı şermindi. Böle kilolu, tombiş yanaklı biriydi. Gözlükleri kocamandı. Yalnız onun yüzünden alfabemizde “ S “ harfi olduğunu ortaokulda öğrendim. Kadın göçmen olduğundan. “ S “ harfi yerine bize hep “ Ş “ harfi ile bi şeyler anlatmaya çalışırdı.
“ Şalak Alper, Şuratına Şçayım Alper, Şiktir git Alper “ ama çok sağlam küfür ederdi. Harbiden hakkını vermek lazım. Kişisel mahrem gelişimime erkenden kavramama neden olan faktörlerden birisiydi.

Tenefüs saatlerini acayip derecede severdim. Beslenme saatlerinde çantamdan çıkardığım elmaları, karşı sınıfın öğrencilerine acımadan atardım. O zamanların en ağır silahı karpuzdu. Evet bunu da yaptım. Evden kesmece karpuz getirdim ve 1.f sınıfına atarak okulda bomba etkisi yaratmıştım. Sadece bir karpuz saldırısı ile ilk okul 1in en popüler erkeği olmuştum. Herkesin dilinde ben vardım. Kızlar bile “A” harfini benden öğrenme isteği bahanesi ile, gelirlerdi sırama otururlardı. Aptal aptal saçımı çekerek kur yaparlardı.

O diilde su savaşları yokmuydu onun tadı bambaşkaydı lan. okula 2 tane hatta 3 sulukla giderdim. görende itfaiyecinin oğlu sanıyordu. Ama babam tekstilciydi. Sonra battı tabi.
( ne gereksiz bir adammış bu ya. Her yazımın arasına girmek zorundamısın kardeşim sen. Kınıyorum seni baba. Aklıma gelmezsen olmaz dimi. Bak şimdi tüm hevesim kaçtı. Anılarımı yazamaz oldum. yahu bok böceğini bile senden çok seviyorum.
Ama düşlerime nasıl sızma yapıyorsun, anlamıyorum ki be adam. )
neyse daraldım. Bu yazı bugünlük bu kadar kardeşler. Bir okul hikayesi eğer babam aklıma girmezse, bölüm 2 ile heyecanla devam edecek. Daha neler var neler.

Alper Aydoğmuş

Artık onun feysbok hesabı da var



7 Mart 2010 Pazar

Bir Kovboy Hikayesi


Selam sevgili okurlar
Ulan insan yaşadığı bir olay üzerine, 14 yıl önce gerçekleşen bir anıyı
tekrardan gözlerinde canlandırır mı ? beynim arada düşsel astral durumlara uçtuğu için,
bu sorumun cevabına “evet” olarak yanıt veriyorum.
resmen flash forward yaşıyorum belki de

durum şöyle

yine iş’e gittiğim günlerden biriydi

Çalıştığım iş yerinde kapı önünde beliren; kıllı, kalıplı, ızbandut gibi duran güvenlikçi bir abimiz var ( abi olarak düşündüğüm kişi ),ilk kez bana seslendi

- Nasılsın Alper.. saçımı kestirdim güzel olmuş muuuu ??

aman yarabbim.! O nasıl bir sestir lan ? ip incecik. Bu ayı gibi heriften böle ipeksi narin bir ton çıkması öylesine düşündürdü ki beni. “geymiş lan bu” dememek için 32 dişimi aynı anda sıkmamla, etrafta ki insanlar tarafından “ buu osuuruyoo lan sanırım “ diye düşünmelerine
sebep verdiğim için utanıyorum kendimden. o anda adeta beynimi nötronlara ayırarak gitmek
farz olmuştu. hatta başka bir kıtaya taşınma isteği doğurdu içimde. Utandım erkekliğimden lan. Böle bizim gibi bir türe yakışıyor mu geylik ibnelik. Bale sanatçısı bile bu adamdan daha delikanlıdır. Hem de tayt giymesine rağmen. Yani düşünüyorum şimdi. ulan her şeyin bir usülü var değil mi? gelenek var, adet var, töre kalktı ama. ( ulan iyice gerici zihniyet oldum bende.Ne yapsam yeni şafakta mı yazsam ne. ) neyse daha fazla sıkamazdım dişlerimi ve cevabı yapıştırdım !!

- Bok gibi olmuş

top güvenlikçinin olası bir hoşlanma ihtimaline karşın. sözlerimle koruma duvarı oluşturarak kendime her türlü ibnece yanaşmayı bertaraf ettim.
gerçi adama yaşattığım duygu hezeyanının farkındayım, biraz üzüldüm de.
Ama tarzım ve karakterim belli kardeşim. Bu saatten sonra adı mı “ top lan bu Alper “
dedirtmek kabus gibi olur.

ha şimdi şeye gelelim bu 14 yıl önce yaşadığım anıya
çok eskiden bi olay yaşamıştım.
Bir gün pasajda ki filmciye gidip “erotik ve konulu film” istemiştim
Önce yaşımı sordu

- 13 abi dedim
( demez olaydım )

+ 18 yaşına gel öyle veririm.
(Dedi)

ulan şimdi otsbir çekmek için 5 yıl kim bekleyecek. Var mı öyle bir çüküne hakim olacak baba yiğit. varsa çıksın, en kralından hacı şakir sabunu feda olsun ona.
elbette olamazdı böyle biri.ve ben bir şekilde cözüm bulmalıydım bu duruma.

- abi fazladan 10 kuruş veririm

dememle, adamın yaş kanunu, parayla satın aldım. Artık kanun bendim. neyse
bana videomla uyumlu vhs kaseti 35 kuruştan vermişti. Kdv bile almıştı pezevenk

Sonra bakkala gittim 1 adet selpak aldım. bakkaldan çıktım birkaç metre yürümüştüm ki
Geri dönüp, yetmez diyerek, bu sefer 1 paket peçete almaya karar verdim. (Okuyanda “dinazor taşşaığımı var kardeşim sende" diyecek. Yok tabi lan. Şaka yaptım ben.
Böle ufak ufak sizin ki gibi he hehe. arada bıdı bıdı bile yapıyorum.)

sonra eve gittim ve heyecanla odama çekildim
annemler komşuda olduğu için, planım tıkır tıkır işliyordu.
perdeleri çektim. hacı şakir sabunum, peçetem her şeyim takım halinde hazırdı
kasedi taktım ve başladım izlemeye.

Bir kovboy filmiydi
olay çayırda geçiyordu.
2 tane iri kıyım adam uzakta duran şişeleri hedef alıyordu
aralarında bir anlaşma yapmışlar, kim vurursa şişeyi; gidip kasabada istediği kadınla sevişecek ve parasını kaybeden taraf ödeyecekti.
neyse
ağzında ot olan ( ne bokuma inek gibi ot çiğnerler anlamam ) keskin bakışlı, sert görünümlü, kirli sakallı adam şişeyi vurdu ve bahsi kazandı
yarışmayı kaybeden kovboy adama dönerek;

- ahh lanet herif bugün çok şanslısın hangi kadını istiyorsun ?? demesiyle
bende ki atraksiyon olayı ve kan hızlanması gittikçe arttı.
hadi olm, girin icraata,gidin sittiğimin kasabasına, biraz aksiyon görelim. (düşünceleri abaza beynimi kemirirken)

şişeyi vuran adam, kovboy arkadaşına yaklaşıp, elini omzuna attı ve..

- Ben aslında seni istiyorum jack

demesiyle, hayatımda yaşadığım en büyük göt olma dumurunu tarih altın harflerle yazdı.
o zamanlar mahallede elimizde ki oyuncak su tabancaları ile birbirimize su sıkarak öldürmemize sebep olan, kahraman olarak adlandırılan kovboyların ibne çıkması beni kahretti
ulan hansel ve gratel bile sizden daha delikanlı değillerse şerefsizim dediğimi hatırlıyorum.
o an’ı hafızamdan silmek için yıllardır gitmediğim psikolog kalmamıştı.

hı yine de filmle ilgili merak edenler vardır “ sonra ne oldu “ diye ?
filmde yaşananları anlatırsam mideniz kaldırmaz kardeşler.
valla bi daha yemek yiyemezsiniz. En iyisi anlatmamak.

ayrıca yaşım çok küçük olduğundan (12-13 filan) gidip filmci adamı yanlış kaset verdiğinden dolayı dövememek çok zoruma gitmişti bunuda söyleyeyim.

O günden sonra aldığım her kasetin önce konusuna baktım.
yine de arada aklıma düşüyor kabusum oluyor
götüne goddum ibne kovboyları !

Alper Aydoğmuş

Artık onun feysbok hesabı da var

28 Şubat 2010 Pazar

Neşeli Ailem


Selam sevgili okurlar
Size bugün ilk yazımda “Neşeli Ailem” bölümü tanıtıp karalıcam

Merak etmeyin böle imrenilecek, kıskanılacak hatta bizden biri olmanızı isteyecek çekirdek aile tipiyle alakamız bile yok. Böle biz uç yaşayan bir aileyiz. Evde 4 tane oda var. Herkes kendi aleminde.
Mesela ben kendi odamda pc başında yazıyorum bunları.
Annem tivi odası var, içeri girmek için swat timini filan çağırmak lazım. O kadar tehlikeli kadın anasını satayım. Karadenizli işte.
Babam desem; o hep kiler denen böle kuytu, sadece kendinin sığabileceği, eski eşyaların tozlu aralıklarında kendine yer bulmaya çalışmakta. Ama o hala bu kadar eski eşya arasında bi şey bulabilmiş değil
- alperr laan pense nerde ??
bi bilse pensenin bulunduğu kilerin içinde ki tamirat çantasında olduğunu. Ah bi kavrasa. Ulan neler vermezdim.
Kardeşim ise f tipi hücre gibi olan odasında sığıdıra bildiği götü ve yatağıyla kendince mutlu bir hayat sürdürmekte. Kesinlikle karakter olarak benle bir alakası yok çocuğun.

her şeyi anlamıştımda, dünya’ya bir erkek kardeş ile getirilme zorunluluğunu hiç anlamadım. Babamın ise kesinlikle cilalı taş devrinden kalma yada hala o devirde yaşadığını okuyup anladığınız üzere burada açık açık dile getirmek istiyorum.
Ayrıca iskiden gelen şikayet telefonları yüzünden, annemden laf yemekten bıktım
( N pim lan günde 2 defa duş alan biriyim ben )

Bi kere bu aile içinde kendime baktığımda “ARANORMAL” bir şahsiyet olduğumu kesinlikle düşünüyorum.
( aranormal: arada kalmış normal insan demek.)
Ulen belki de bunlar beni hastanede karıştırdı….

Aile içi olaylardan 1 er adet örnek vermek istiyorum.
özet geçeyim.

Daha dün 10 tele verip aldığım ve kıyamadığım tişörtümü, sabaha karşı yatağında uyuyan kardeşimin üstünde gördüğümde, nevrim döndü adeta.ulan sen bunu bana yani tişörtüme nasıl yaparsın. Zaten yılda 1 kere yıkanıyorsun oda öküz zoru ile. daha bir yatmayla tişörtü leş gibi terden kokutup eskittin. Tişörtüm kardeşimden tiksindiğini haykırmak istiyordu adeta. O kadar bezmişti hayatından. ( beynimle böyle dalgalanmalar vızır vızır geçiyorken ) yaşadığım bu şok’un etkisinden sonra intikam almalıydım. Bu her seferinde yaptığım bir şeydir aslında. Ve o salak bu yazıyı okuyana kadar hala haberi olmayacaktır. Hatta ben bu serinin yazısını bi şekilde saklayayım lan. Uyanmasın ayı oğlu. Neyse intikamımı şöyle alıyorum hep.
odasına sezsizce sızma yapıyorum, sonra hedefi süzüyorum. Ardından tazmanya canavarlı boxerımı indirip, götümü kardeşimin nur gibi yüzüne döndürüyorum. Osuracağımı düşünüyorsunuz değil mi ?hayır hayır yanılıyorsunuz. O kadar kolay mı lan bu işkenceden kurtulmak. Ufacık bir gaz salımı ile atlatacağını mı sanıyorsunuz. Kolumda ki kronometreyi açıyorum ve tam 1 saat ona soluduğu havayı zehir ediyorum mına goyim. 1 saati asla geçmiyorum ama. Sonra yüzü soluyor lan. Sabah aynaya baktığında sararmış solmuş hatta hipopotam aygırı osurmuş gibi görmesin kendisini. Böylece ferah ferah bir intikamın sonuna daha geliyorum. Koşarak uzaklaşıyorum odasından.



Akşam yemekleri ailecek bir arada olduğumuz tek anlardır. Tüm gün boyunca selamlaşıp, halimizi hatrımızı sorduğumuz, ne yaptın, nasıl gitti diye soruların sorulduğu geçici kısa bir andır. Düşünün Fransızlardan bile daha yabancıyız birbirimize. Hatta bi kere masaya oturduğumda, baba mı tanımamıştım lan. Mutfağa girdiğimde “anne bu yarı kel adam yabancı adam kim” ? diye sormuştum. O da yanıt vererek. “ maalesef o senin baban “ demişti.
Ulan kadın o kadar içten söylemişti ki duygulandım. Hı bu arada annem dedim de yemekleri güzeldir kadının, yani sırf annem yapıyor diye söylemiyorum. Ama harbiden bi makarna yapıyor ki sormayın. Off onun yanında bir de asitli içecek.
( marka adı vermek istemediğimden reklama girio sonra asitli diyerek geçiyorum bu bölümü )
mesela bir zaafım var; masada gözlerim soslu makarnanın yanında kolayı bulamazsa çıldırıyorum. şalterlerim atıyor adeta. Genelde evin alış verişini babam yaptığından suçluya Hiddetlenerek dönerim ve..
Ben: baba kola almamışsın yine !!
Babam: salata var ya laan !!
al işte.. yemin billa bu adamın genetik ayıştırma ve bağlama kapasitesinin kesinlikle günümüz çağı ile uyuşmadığını, tüm dünyaya haykırmak istiyorum.. ya yemin ederim ağlamak istiyorum o anlarda. Hangi insan evladı kola ile salatayı aynı kefeye koyar lan. Yani böyle bir insan bu dünya üzerinde nasıl yaşar. Benim okjijenimi hangi hakla tüketir. Yazık değil mi. neyse
O an’dan itibaren koşarak uzaklaşmak istiyorum mutfaktan


iş yorgunluğunu atmak için odama kapanıyorum. huzurla dinlemek istediğim anların tadını çıkarmak istiyorken tivi sesi ile irkiliyorum !!
bihterin çığlıkları, behlül’nün “ ahh deme ohh de “ iniltileri kulaklarımın zarını zikio arkadaş.

Ben: anneeee !!! Şu tivi’nin sesini kıs ne olur yaa.
Annem: Alper sus ! çok önemli ve heyecanlı yeri zaten burası.


Sanırım bu an’dan itibaren ne yaptığımı anlamanız hiç’te zor değil.
koşarak evden uzaklaştım. dayanamadım artık olanlara..
attım kendimi dışarı.
apartmanın aşağısında duran şinasinin yanına gidip, evinde gidip huzurla uyudum.

İşte benim neşeli ailem budur. Böyledir.

Dip not: Şinasi köpektir
Dip not: evi kulübedir

Alper Aydoğmuş
Artık onun feysbok hesabı da var